12 Mayıs 2021 Çarşamba

GÖR BENİ - Azra Akilah KOHEN

Azra Kohen'in ( Azra SARIZEYBEK ), Gör Beni adlı yaklaşık 600 sayfalık romanı 1920'li yılların sonundan başlıyor. Cumhuriyetin ilanından sonra sürgüne gönderilen son sadrazamın oğlu Selim ve ailesi ile savaşta ailenin yetişkin erkeklerini kaybeden Ülkü'nün aileleri arasında gerçekleşen olaylar ve aşkları konu ediniyor. Cumhuriyet'in ilanı sonrası sürgüne gönderilen ve yalıları elinden alınan sadrazam ailesi ile savaş sonrası köylerinden şehre gelen Ege'li aile, aynı apartmana (Valpreda Apartmanı) yerleşiyorlar.




Kitap genel olarak akıcı bir dile sahip. Yazar kitabın önsözünde, karakterler gerçek kişileri yansıtsalar da vermek istediği anlam bütünlüğünü yakalaması açısından tarihlerde zaman kaymaları olduğunu söylüyor. Ama Sadrazam'ın oğlu vs. kurgu değilse bir sürü karakter hatası da kitapta mevcut. Selim ve ailesi Atatürk düşmanı, saltanat ve halifelik yanlısı; Ülkü ve ailesi ise Cumhuriyet yanlısı bir aile olarak tanıtılıyor kitapta. Bu iki karşıt görüşlü ailenin daha sonra ön yargıları yıkarak dost olması ve Ülkü ile Selim'in kavuşması, Ülkü'nün erkek kardeşi Ali'nin yıllar sonra ülkedeki karışıklıkların mimarı Robert'ı Fas'ta öldürmesiyle son buluyor roman.

Yazar kitabı Osmanlı'nın gerçek torunlarına adıyor ama ben kendisini Osmanlı torunu gören birisine yakışmayacak derecede ön yargılı gördüm maalesef. Örneğin Halifelik isteyen Sadrazamın oğlu Selim'i önce Ülkü'nün giydiği pantolonu ve at sürmesini yargılarken betimliyor, nasıl bir kız pantolon giyer, din elden gitti vs diye. Ama aynı Selim'i zina düşkünü, aile dostları Melek adında dekolteli giyime sahip evli bir kadınla ilişkiye giren, geneleve giden birisi olarak da resmediyor. Selim'in ailesi Cumhuriyet'e düşman betimlenirken, hayvan düşmanı, köylüleri küçümseyen insanlar olarak da  betimleniyor, bu da hikayenin özünün, cumhuriyet ile saltanatın karşılaştırılması sırasında, bir nebze samimiyetini yitirmesine sebep oluyor.

Düşünceler, yönetim şekilleri, ve siyasetin kesinlikle artık kadınların elbiseleri üzerinden yapılmaması taraftarıyım, başörtülü bir cumhuriyet kadınını da birilerinin artık hazmetmesi gerekiyor. Son Osmanlı sadrazamı Ahmet Tevfik Okday'ın kızları ile çekilmiş fotoğrafını ve Atatürk'ün annesinin fotoğrafını aşağıda paylaşıyor, daha fazla uzatarak aynı hataya kendim düşmemek istiyorum.

Ahmet Tevfik Okday ve Kızları 

Atatürk'ün annesi Zübeyde Hanım

Hikayenin akışında da zaman zaman anlatım hataları var; örneğin Ülkü terasa çıktığında terasta kilitli kalmamak için ayakkabısını kapı arasına bırakıyor, bir sayfa geçince Ülkü kapıya ayakkabı koymayı unuttuğunu ve terasta kilitli kaldığını düşünüyor, bir sayfa sonra ise Selim, kapı arasındaki  Ülkü'nün ayakkabısı ile terasın açık olduğunu söylüyor vs...

Özellikle ilk bölümlerde öğretmen Fred'in sınıfında anlattığı; Hristiyanlığın tarihi, İsa'nın aslında siyahi olduğu, Vatikan tarafından saklanan Sümer tabletleri gibi konuları ile oldukça akıcı, İskender Pala ve Alev Alatlı romanlarındaki gibi bilgi yoğun bir roman bizi karşılıyor ama yazar daha sonra bundan vazgeçiyor ve Fred'i bir süre bir daha görmüyoruz, en son öğrencisi Ali, yirmi otuz yıl sonra onu öldüren adamı öldürerek intikamını da almış oluyor öğretmeninin.


Kitaptaki müzik önerilerinden birisi


Kitabın bana göre artıları akıcı bir dille yazılması ve dipnotlarda verilen müzik önerileri. Müzikler oldukça başarılı, kitabı okurken açıp eş zamanlı dinlemenizi tavsiye ederim. Eksilerini belirtmem gerekirse, yazarın dipnotlarda verdiği kaynaklara "araştırın " tarzında kelimelerle okuyucuya biraz üstten bakan bir havası, siyasi ve dini önyargılarını kendisi önyargıları eleştirirken bile saklayamaması ve anlatımdaki akıcılığın hikayede pek yakalanamaması olarak sıralayabilirim. İyi okumalar...

Altını Çizdiklerim;


"Gerçek sevgide hiçbir zaman kontrol yoktu."

"Sevgide çabayı mayalayıp değere dönüştürebilenler, Ülkü ve Selim gibi gerçek aşk ile tanışırlar. Ama her sevgi çabaya dönüşmez, yani aşk öyle kolay mayalanmaz, doğamaz."

"Ülkü ve Selim hayatın içinde kendilerini arayan iki ruhtu, önyargılarından sıyrılabilen herkes gibi, kendilerini zıtlıkların içinde birbirlerinde buldular."

"En kötüsü de suçluluk vardı, zamanında değeri bilinmemiş duyguarın anıları suçluluğa dönüşürdü. Kalbe batan diken gibiydi hissettikleri. Hissettikçe acıtıyor, kendine daha da fazla yer açıyordu bedende. Yaraya dönüşüyordu. Kimse fark etmese de insanın canı daima yarasının olduğu yerdeydi."

"Yaralarını sunmadığın kişi asla senin eşin değil ki."

"Yaralarımızı sessizce görenler, sabırla paylaşmamızı bekleyecek kadar incinmemizden sakınanlar değil miydi gerçek sevenlerimiz? Sevgi sabırdı, inançtı, hissetmekti, anlamaktı."

"Gerçekten seven biri, sevdiğine sahip çıkmak için gerekirse delirirdi. Başka duygular devreye girdiği anda kaybolan, aniden unutulan, umursamazlığa yenik düşen, zamanla etkisi hafifleyen içbir şey aşka ait değildi."

" .... annesi izin verdiği için sevdiğine gidebilen biri, asla bir erkek değildi."

"....  en büyük mutluluğun belki de, hayatı sana en uzakta duranlarla paylaştığında doğacağını anlayabilmişti."

" zıtlıkların içinde anlamları görebilenler hayatın mucizeleriyle tanışırdı."

"Uç oğlum! demişti babası, Kimseyi bekleme, sen uç. Aynı cinsten olmayan kuşlar nasılsa birlikte uçmayacak. Sen kime layıksan o gelecek, yanında seninle seyir alacak. Herkes kendisi gibi olanı bulacak. İsterse aynı mahalleden olmasınlar, hatta aynı şehirden. Ruhları aynı kaynaktan gelenler bu zamanda birbirlerini mutlaka bulacaklar, yeter ki sen yola çık, o yolda ilerlemek, yani yolculuğun kendisi getirecek sana senin olanı, sen yeter ki uç."

"Kendini seçmiş ve sonrasında kendini bilmiş bir kadının, kimse tarafından sahip olunamayacağını öğrenmesinin zamanı gelmişti."

" ....hemen elini çekti Orhan ama kedi umursamadı, bulaştıracak fazla sevgisi olanlar karşılarındakinin korkaklığını umursamazlardı."

Birde kitabın arka sayfasındaki son sözler var ;

Bir fısıltıya koydum kendimi.
Kalbine soruyorum yerimi:
Başarabilir misin beni görmeyi?
Cesaretin yeter mi?
Topla cesaretini ve GÖR BENİ..




 







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder